Gölge Monologlari, kentin dar sokaklarindan, yüksek beton duvarlarindan ve bazen de bir insanin kalbinin en kuytu köselerinden yükselen sessiz yankilari bir araya getiriyor. Cuma Bozkurt'un kaleminden çikan bu eser, okuyucusunu siradan görünen anlarin içindeki derin anlamlara davet ediyor. Kitapta yer alan her bölüm, gündelik hayatin fark edilmeyen detaylarini yakalayan, kimi zaman bir insanin penceresinden bakarak, kimi zaman bir sokak lambasinin altina siginarak, kimi zaman da geçmisin tozlu fotograf albümlerine dalarak yazilmis güçlü monologlardan olusuyor.
Sayfalar arasinda ilerledikçe, bir yasli adamin kendi sessizliginde yankilanan düsüncelerine, beton yiginlari arasinda açan bir yaseminin inatçi yasamina, bir memurun pazar sabahinin bogucu dinginligine ya da Haydarpasa Gari'nda hâlâ yankilanan geçmisin ayak seslerine tanik oluyorsunuz. Her hikâye, kentin içinde yalnizlasan bireylerin iç dünyasina bir pencere açarken, ayni zamanda modern yasamin temposuna, bellegin kirilganligina ve insan ruhunun kirilmayan yanlarina dair derin bir bakis sunuyor.
Gölge Monologlari, okuru sadece bir okuyucu olmaktan çikarip bir tanik haline getiriyor; bir balkonda sigarasini içerken bosluga bakan kadini, vitrin ardinda kusursuzca gülümseyen mankeni ya da bir kahvehane masasinda kaygilarini paylasan insanlari gözlerinizin önüne getiriyor. Her satir, duyulmamis bir iç sesin, görünmemis bir anin, fark edilmemis bir duygunun iziyle örülmüs.
Yaklasik 50 sayfa boyunca, satirlar arasinda gezindikçe yalnizligin, özlemin, degisimin ve zamanin karsisindaki direnisin farkli yüzlerini kesfedeceksiniz. Kentin gri dokusu içinde, bazen bir yasemin çiçeginin kokusunda, bazen de bir vapur sireninin hüzünlü tinisinda saklanan umut kirintilarini bulacaksiniz.
Bu kitap, sehirde yasayan, insan kalabaliklari içinde kendi iç sesini duymaya çalisan, geçmis ile bugün arasinda gidip gelen herkes için bir davet. Gölge Monologlari, modern hayatin gölgeleri içinde kendi sesinizi ararken yaninizda tasiyacaginiz bir iç yolculuk rehberi olacak.