Ben hala yaraticiyim. Beni yerin dibine batirmaya calisan her sey, aslinda icimdeki atesi körüklüyor. Kötü aliskanliklar, kötü dostlar. Hepsi sanatimin parcasi oldu.
Oscar ödüllü Paolo Sorrentino, Herkes Hakliyla, filmlerinde oldugu gibi bilinen dünyanin en özgün grotesk tanimini yapiyor. Yalnizca bir farkla Bu kez, sinemasinda kullandigi yaklasima kiyasla daha saldirgan bir üslupla anlatiyor anlatacagini. Frank Sinatranin araladigi kapidan iceriye, görkemi bagimliliklarin atesiyle, müzikle, alt kültürlerin yasayisiyla, soylularin tuhafliklariyla, hamam böcekleriyle, yarasalarla, nefretle, tutkuyla, toplumsal ahlakin sinirlarini parcalayan argümanlarla donatiyor. Italyancanin en saygin ödülü Stregaya aday gösterilen bu yapitta, sarkici Tony Pagodanin kisisel tarihi üzerinden kurulan isyana Napoli, Capri, Amazon gibi cografyalar da birer karakter olarak ekleniyor.
Hicbir yasamda olmadigi gibi, bu romanin sonunda da esenlik yok. Isledigi günahlarla hic istemese de usul usul bilgeye dönüsen, romanin hem anlaticisi hem de anti-kahramani Pagoda, kötü arkadaslarinin esliginde yaratici coskunlugundan hic uzaklasmiyor. Yogun bir ironi, nefret, topluma ve onun var oldugu yalanina bir haykiris, varolussal bir isyan, oldukca keskin bir ses ve tüm insanligin katildigi büyüleyici ama karanlik bir festival var Herkes Haklida.