Insanligin kendi tarihsel gecmisinden bugüne kadar gelen olgularin bir bütünü incelendiginde, yasama dair umutlarin, güzelliklerin, sevdalarin ve de sinif kavgalarinin üretiminde kadin, kendi dogalligi ile her zaman özgün bir yere sahip olmustur.
Özel mülkiyet dünyasinin egemenleri iktidar gücünü kullanirlarken, özellikle kadina yönelik saldirilari ön plana cikarmislardir. Kadini toplumsal yasamdan koparmakla yetinmeyip ayni zamanda dogaya ve insanliga dair bütün güzellikleri de koparip almak istemislerdir.
