Perde Arasi
1941de, yazarin ölümünden sonra yayimlanan Perde Arasi, Woolfun son romani olmasinin yani sira,
temelinde onun Ikinci Dünya Savasinin kizistigi günlerde agirlasan depresyonundan izler tasimasi
acisindan da dikkat cekiyor. Tek bir günde, Ingiliz tasrasindaki bir malikanede gecen romanda ve icine
yerlestirilmis komedyada, Ingiliz tarihiyle edebiyatinin cesitli dönemlerinden gecerek, hayati gülünc ve
ciddi yanlariyla bir bütün olarak görüyoruz. Ömrünün son yapitinda Virginia Woolfun üslubu en ustalikli,
en kacamakli, en gercekdisi boyutuna ulasiyor.
Seckin Oliver ailesinin bahcesinde, her yil oldugu gibi bagis toplamak icin sahnelenen kostümlü oyunu,
öncesi, sahnelenmesi ve sonrasiyla biz okurlar da izlerken, seyircilerin arasindaki bu soylu ailenin
üyelerinin ic ve dis dünyalari arasindaki farkliliklara, dostluk ve sevgi dolu karmasik iliskilerine de tanik
oluyoruz. Ingiliz toplumuna kendi bilinc aynasini tutan Woolfun son yapitinda, sinif farkliliklariyla cinsiyet
konusu da her zamanki gibi önemli yere sahip. Farkli katmanlarda yer alanlari, oyuncularla seyircileri,
köylülerle seckinleri bir araya getiren gösteride, gecmis ile simdiki zaman ic ice giriyor, tipki karakterlerin
cevreleriyle ic dünyalarinin ic ice girmesi gibi. Bir savasin esiginde körüklenen duygularla yazilan Perde
Arasi, Woolf okuru icin bir meydan okuma.