Görüs bitene kadar ben konustum o dinledi. Yüzündeki belli
belirsiz kaygi, sikintidan öldürecek beni. Keske su cam, demir
parmakliklar olmasa. Simsiki kucaklasam, bedeninin sicakligina
biraksam kendimi, saclarini koklaya koklaya konussam, yüzü
avuclarimda gözlerine baksam, öpsem, konussam, öpsem...
Sahici bir hikayenin pesine düsüyor Özgür Soylu. Sanki
annenizden ya da mahallenizdeki devrimci bir agabeyden
dinlediginiz yarim kalmis bir hikayenin pesine... Bir solukta sizi
de icine aliveriyor. Kelimeler kagidin üzerinde akarken ayni hizla
görüntüye dönüsüyor. Icerisi ve disarisi arasindaki mesafe
uzadikca bosluklar cogaliyor. Soylu, bosluklari mektuplarla ince
ince dokuyor ve ustalikla hikayeyi nihayete erdiriyor. Ve
tamamlanmis bu hikaye araftan kurtulup zamanin ruhunda
demirliyor.