Alti yüz yillik Osmanlinin küllerinden büyük mücadelelerle dogan yeni bir devlet Türkiye Cumhuriyeti... Kurtulus Savasindan sonraki sikintili yillar; günbegün artan dogum sancilari... Zorluklarla mücadeleler... Kisir cekismeler... Istiklal Mahkemeleri, isyanlar, tek parti iktidari ve cok partili hayata geciste yasanan trajediler... Bir dünya savasinin yaralari daha kapanmamisken, Avrupanin dünyayi icine soktugu yeni bir dünya savasi... Sag ve sol diye ikiye ayrilan insanligin kendi icinde yasadigi soguk savaslar... Kapitalist ve emperyalistler ile devrimci ve sosyalistler arasinda yasanan hak hukuk mücadeleleri... Fakirlik ve zenginlik arasinda görülen büyük ucurumlar... Suikastler, idamlar, iskenceler, darbeler, ihtilaller... Bütün bunlarin etkisi altinda yasam mücadelesi veren insanlarimiz... 27 Mayis 1960 darbesi... 12 Mart 1971 muhtirasi... 12 Eylül 1980 darbesi... Siyasetin halkin üzerine yogun yogun geldigi zamanlarda yasam mücadelesi veren insanimizin drami... Gecmis bakip da söyle bir düsündügümüzde; ekmek kuyruklarinda sira bekleyen dedelerimiz gelir aklimiza; seker bulamayip da kuru üzüme talim eden Canakkale Sehitlerimizin yaninda, sekeri karneyle alan ninelerimiz gelir gözlerimizin önüne; bir dünya savasinda anasini babasini kaybetmis dedelerimizin ve ninelerimizin, yeni bir dünya savasi kapida diye cektikleri iskence gibi hayatlar hep anlatilmistir analarimiza, babalarimiza; yakin zamana kadar da ana babalarimiz sahit olmuslardir sokak ortasinda birbirini umarsizca öldüren sagcilarin solcularin kavgalarina... Davalar ugruna alinan canlarin kanlari, hala yürüdügümüz kaldirimlarda ya da yollarda izleriyle durmaktalar... Iste elinizdeki bu roman, bu izlerin pesinden gitmektedir. Siz de neler oldu ki diye merak ediyorsaniz, bir cirpida okuyacaginiz bu romanla, derin izler birakn hadiselere dramatik yönleriyle sahit olacaksiniz...