Elbisesini degistirip koyu renk ve daha basit seyler giyen hekim, elinde alet sandigi, büyük bir cesaretle genc adamlarin arkasindan sehrin bir varosuna dogru yürüyordu. En kuytu mahallelerden birinde terk edilmis, yarisi yikilmis, derme catma bir kulübe gecici olarak tutulmustu... Kamarinin ayni adamlari eski tahtalardan uzun bir masa hazirlamislar, yeri de sazdan, kalin bir tabakayla örtmüslerdi. Zayif ve kiris kiris yüzlü, orta yaslardaki bir erkegin masaya yatirilmis cesedi hekimin ögrencilerini bekliyrodu. Cesedin asiri zayif olusu onun yari ac, yari tok bir yasam sürdügünü gösterirken, sacindan sakalindan dökülen topraklar kisa bir süre de olsa mezarda kaldigina isaret eidyordu.
... Kamarinin idaresi altinda calistigi dönemde, Islamin en kati emirlerini ihlal ederek insan cesetlerine otopsi yapmaya dönüsebilir; en iyi ihtimalle de utanc verici, vatandan kovulma cezasina carptirilirlardi. Bu risk bile onlari yaptikalrindan alikoymuyordu. Gercek bilgi ve deneyim susuzlugu bunlarin hepsine degerdi.